Ergenlik Döneminde Sosyal Fobi

Çocuk Eğitimi Uygulama ve Araştırma Merkezi

Birey, çocukluğundan yaşlılığına kadar evrilen yaşam çizgisi üzerinde birbirinden farklı gelişim dönemlerinden geçer ve bu dönemler içerisinde birbirinden farklı fizyolojik ve psikolojik bazı özellikler gösterir. Bu doğrultuda yaşam çizgisini dikkate alarak bireyin hayatını genel bakış açısıyla; çocukluk, ergenlik/gençlik, yetişkinlik ve yaşlılık gibi temel gelişim dönemlerine ayırarak incelemek mümkündür.

Ergenlik dönemi, fiziksel ve duygusal süreçlerin yol açtığı, cinsel ve psiko-sosyal gelişme ile başlayan, bireyin bağımsızlığını ve sosyal üretkenliğini kazandığı, ayrıca duygusal dalgalanmaların yaşandığı bir dönemdir. Bu evre, fizyolojik anlamda kızlarda adetle ve göğüslerin büyümesiyle; erkeklerde ise yüzde kılların çıkması ve sesin kalınlaşmasıyla başlayan genel olarak da 13-22 yaşlar arasını kapsayan bir gelişim dönemidir.

Ergenlik döneminde sosyal fobi oldukça yaygındır. Sosyal fobi, ergenlik dönemi arasında başlar (10-17 yaş).

Sosyal fobi genel olarak "özgül ve yaygın sosyal fobi" olarak tanımlanmaktadır. Özgül sosyal fobi sadece belirli ortamlarda, mesela topluluk önünde konuşma yaparken korku yaşanmasıdır. Yaygın sosyal fobi ise kişinin kendisini nerdeyse bütün sosyal ortamlarda huzursuz, kaygılı ve gergin hissetmesidir. Yaygın sosyal fobi en sık rastlananıdır. Sosyal fobi alt tipine göre ayrım yapıldığında, yaygın tipin daha erken yaşta başladığına dair bilgiler vardır.

Sosyal fobi, sosyal ortamlarda bireyin kendisini aşırı güvensiz hissetmesi, çevresi veya başkaları tarafından alay edileceği, reddedileceği ve yargılanacağı düşünceleri eşliğinde yoğun kaygı yaşaması durumudur. Sosyal ortamlarda bir eylem gerçekleştirilmesinin gerektiği durumlarda belirgin ve sürekli bir korku duyulur. Sosyal fobi tanısı olan bireyler bu durumlardan olabildiğince kaçınmaya çalışırlar.

Sosyal fobi depresyon ve alkolizmden sonra en çok rastlanan üçüncü ruhsal rahatsızlıktır. Genel nüfusun %7 ila 8’i sosyal fobi tanısı almaktadır. Sosyal fobinin görülme sıklığı kadınlarda %2,3, erkeklerde %1,1 sıralarındadır. Araştırmaların geneli, sosyal fobinin kadınlarda erkeklerden daha sık görüldüğünü ortaya koymaktadır. Klinik araştırmalarda ise, sosyal fobinin her iki cinsiyette eşit oranlarda bulunduğu ya da erkeklerin çoğunlukta olduğu dikkati çekmektedir.

Hastaların %40’ında başlangıç yaşı 10’un altındadır. Hastaların %95’inde ise başlangıç 20’nin altındadır. Okul fobisi olan çocukların ileride sosyal fobi geliştirme ihtimalinin yüksek olabileceğine dair çalışmalar mevcuttur. Korkulan durumdan kaçma davranışı genellikle çok belirgindir. Tam bir sosyal yalnızlığa yol açabilir, bu yalnızlık beraberinde başka ruhsal hastalıkları da getirebilir.

Sosyal fobide fiziksel belirtiler; çarpıntı, ağız kuruması, nefes darlığı, titreme, terleme, yüz kızarması, kekeleme ve ses titremesidir. Zihinsel belirtiler; sevilmediğini ve güçsüz olduğunu ifade eden düşünceler, kaygıyı bastırma, herkes tarafından beğenilme isteği, mükemmeliyetçiliktir. Davranışsal belirtiler; toplum içinde telefonla görüşememek, tanımadığını birinin gözlerinin içine bakamamak, hayallere dalma, toplum içinde bir şeyler yiyip içememek, genel tuvaletleri kullanamamaktır. 

Ergenlik dönemi sosyal bilimlerde üzerinde önemle durulan gelişim dönemlerinden biridir. Ergenlik, ergenin kendisi ve çevresiyle ilgili anlamlandırmalarının derinleştiği, kendi kimliğini oluşturmaya yönelik çabasının sergilendiği, etkileşimde olduğu sosyal çevrenin öneminin arttığı bir dönemdir. Ergenlik döneminde, ergenin etkileşimde olduğu çevrenin güçsüzleştiren ya da destek sağlayan pratiklerine yüklenen anlam oldukça önemlidir. Ergenlik dönemindeki olumlu ve olumsuz yaşam deneyimlerinin, ergenin bugünü ve geleceği için önemli çıkarımları olabilmektedir. Özellikle çeşitli olumsuz yaşam deneyimleriyle sosyal hizmet uygulama alanlarının konusu haline gelen ergenler açısından, onları güçsüzleştiren pratiklerin farkında olmak ve buna ilişkin nitelikli uygulamalar yürütmek oldukça önemlidir.

Akademik bir disiplin ve uygulamalı bir bilim dalı olarak sosyal hizmet (IFSW, 2014), ergen ve ergenin çevresel sistemleri arasındaki etkileşime yönelik uygulamalar gerçekleştirmektedir. Sosyal hizmet, çocuk ve gençlik refahına ilişkin çoklu düzeyde koruyucu-önleyici, değiştirici-geliştirici ve tedavi edici çalışmalar yürütmektedir. Sosyal hizmet uygulamaları, ergenin kendisi ve en yakın çevresi olan aile, akran, okul sistemine yönelik bireyle, grupla ve toplumla çalışmaya ilişkin uygulamalar merkezinde gerçekleşmektedir. Bu çalışmada belirtilen uygulama düzeyleri arasında grupla çalışma uygulamaları üzerinde durulmuştur. Gruplar katılımcılar için önemli bir öğrenme ve gelişim fırsatı sunmaktadır. Grup içerisinde katılımcılar bir yandan kendilerini ifade ederken diğer yandan grubun fikirlerini, düşüncelerini öğrenir. Böylece grup çalışmalarında başkalarına ve kendilerine ilişkin, ortaklıklar ve farklılıklar üzerinden bir farkındalık sağlanmaktadır. Uygulayıcılar, katılımcılar ve grup atmosferinin kendisi grupla çalışma sürecinde önemli bir kazanım sürecini ortaya koyar. Sosyal hizmet uzmanları gelişim, terapi, eğitim, sosyalleştirme, destek ve etkileşim grupları gibi pek çok grup türünde bireylere, gruplara yönelik hizmetler sunmaktadırlar.

Sosyal hizmetin; ergenlerin sorunları, ihtiyaçları ve hakları açısından hem ergenle hem de ailesi, okulu, yaşadığı çevre ve daha geniş sistemlerle çalışarak ergenlerin refahını artıracak uygulamalar yapan bir meslek ve disiplin olduğu belirtilebilir. Sosyal hizmetin, bireyi çevresi içerisinde ve çevresiyle bir bütün olarak değerlendirmesi etkili bir uygulama için fırsat sağlamaktadır.

Ergenlerin refahına yönelik uygulamalar, ailelerine ilişkin çalışmalar yapılmadan ya da çocukların yaşadıkları ortamın, sosyal çevrenin, kurumsal hizmetlerin ve politikaların uzağında gerçekleştirildiğinde, etkili bir uygulama niteliğine sahip olamamaktadır (Adams, 2015). Bu noktada ergenler için yapılacak çalışmalarda en önemli paydaşlar aile, okul ve akran sistemleri olmaktadır. Özellikle ailenin ve okulun ergenler için önemli bir destek ve güven kaynağı olması beklenmektedir. Bununla birlikte daha geniş çevrede kurumsal hizmetlerin de ergenlerin refahı için kurgulanması ve koruyucu/önleyici çalışmalar yapması önemlidir.

Kaynakça

Adams, R. (2015). Çocuklar, Gençler ve Ailelerle Çalışma. R. Adams, L. Dominelli, & M. Payne içinde, Sosyal hizmet: Temel alanlar ve eleştirel tartışmalar (s. 349-371). Ankara: Nika Yayınevi

IFSW (International Federation of Social Worker). (2001). Sosyal Hizmetin Tanımı. http://cdn.ifsw.org/assets/ifsw_33158-4.pdf

Koç, M. (2004). Gelişim Psikolojisi Açısından Ergenlik Dönemi ve Genel Özellikleri. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. 2004/2 (231-256 s.)